YaZaRaK KaTarSis
20 Aralık 2023 Çarşamba
9 Ağustos 2021 Pazartesi
Ayakkabılarının arkasına basmış
Çorapları yün,
Pantolonunu bir iple bağlamış belinden.
Üstünde el örmesi yelek,
Yeleğin üstünde,
İstanbul'daki torunun küçülmüşü, bir kadife ceket.
Ellerinin üzeri yol yol damar,
Boyu posu bir çocuğun cüssesi kadar.
Sakalları beyaz
Kasketi kahve
Belki 70 yıldır yaptığı üzere
Bir cuma vakti girdi usulca camiye.
Saf tuttu,
Kıldı namazını
Bekledi, boşalsın cami
Boşalsın ki kapıda kalsın "Bir tek onun ayakkabıları"
Gözleri görmediğinden,
Yardım istemeyi de hiç sevmediğinden,
Hep en son o çıkardı camiden.
Aradı el yordamıyla ayakkabılarını,
Şimdiye dek hiç böyle olmamıştı,
Bulamadı
Yün çoraplarıyla başladı yürümeye,
Nasılsa biliyordu yolu ezbere...
Geldi evinin tahta kapısına
Tam kapıyı açacaktı ki ayağı çarptı bir yığın ayakkabıya....
Kapı açık, ev kalabalık
Girdi içeri tedirgin
Girdi, girdi ki ne görsün.
90 yıldır görmeyen gözleri
Açıldı, parladı ışık ışık...
Tanıştı köylüyle,
Bildi seslerinden
Bu Irgat kamil,
Bu Manavın oğlu Üseyin, ve dinledi ölüm hikayesini Peynirci Ahmedin dilinden
''Bugün camide göremedim
'Cumayı hiç kaçırmazdı' Dedim.
Koştum evine geldim.
Kapı duvar açan olmadı,
Eve balkondan girdim.
Böylece uzanmış yatıyordu,
yanakları al al parlıyordu,
Yüzünde bir gülücük
Gözleri görür gibi bakıyordu."
16 Ocak 2020 Perşembe
''Gelecekti'' kendisi...
Bordo yeşil divane,
Nefesime en yakın,
Gömleğimin üst düğmesi,
Büyüyünce de giyer diye alınan o büyük ayakkabı misali
hantal idi...
Gelecek idi..
Ağır idi...
taşıdım durdum
Niye ki?
Oysa biliyordum ''O an'' yoktu kendisi...
22 Şubat 2019 Cuma
Katlı duran
duruyor dolapta
yumuşak
sakin
kendinden emin
sanki hiç giyilmemiş,
kollarını boynuma dolamamış,
göğsünde beni uyutmamış gibi...
ne tuhaf
ne hafızasız
ne aptal
bir kazak...
sana kalp
sana nefes
sana can
lazım
üstüme giysem
olmazsın
kalksam
evi havalandırsam
dolapları boşaltsam
kalpsiz
ne var
ne yoksa
atsam
atsam
atsam
sonra kendime bir kahve yapsam
ev soğumuş olur pencereler açık olunca
üzerime bir battaniye alsam
bir güzel ağlasam
boş dolabım kalbime dokunsa
sonra sarılır
omzumdan öperim kendimi
derim ki
zaten o kazak
sana göre değildi
5 Şubat 2019 Salı
bilge
sırtımı dönsem bu ağaç
uzağa gitsem bu deniz yerinde değil mi yine
ölür mü unuttuğum ?
Sustuğum içimde değil mi?
Dün Konuştuğum
kaybolup gitti mi uzay boşluğunda?
Bir türlü bana rastlamayan,
Yine de
Atmosferde dönüp duran
var!
değil mi ?
Bu taş,
Bu kum,
bu su,
ayağımı basmasam da
yüzümü yıkamasam da
var!
Unuttuğum ölür mü bana ?
Hatırlasam ömrün geri verilir mi sana?
Gittiğinden beri kafam bi dünya...
Dağı taşı yamacı vadisi ile bi dünya kafam
Paraşütlerle iniyor fotoğraflar
Soğuk sularıma
Mağaralarım zifiri
Çukurlarım balçık
Bir sarılsan açılacak tıkalı damarlarım
Göğüs kafesimde çırpınan güvercin
Dinlenecek.
Sarılsak...
Mümkün değil diyorlar
Mümkün gibi geliyor oysa
''Unuttuğun ölür, hatırladığın yaşar'' demiştin bana...
Sen gittiğinden beri
Bir yara
Büyüdü büyüdü
Aldı içine beni
Sonunda
Teselli verdiler bana
Belli belirsiz
Varla yok arası
belki yama yapar bu teselli.
''Az ama biriktireyim'' dedim.
Koyacak yerim yok.
bir top mermisiyle yarılmış
Boşluktan ibaretim
tutmaya çalışıyor beni ince titrek suretim
hakikatte yürür bir gülüş
dişleri kuma karıştıkça gözleri daha çok parlayacak zihnimin haritasında
tepeleri vadileri
çölleri
kafam bir dünya
savaşmayacağım bu acıyla
ellerimi arkadan bağlasın
saçlarımı dolasın ellerine
sakin sakin teslimim
Üstesinden gelemeyeceğimden de değil aslında
Çırpınmak
lüzumsuz bir dans
ritmini bilmediğin
bu akış karşısında.
Belkide daha çok şey biliyor saç tellerim,
göz kenarlarım,
boynum,
ellerim...
Akışa benden önce direnmeyi bırakan
damarlarım daha bilge.
Haklısın, Unuttuğum ölür bana
haklısın
unutmak yok aslında.
10 Temmuz 2018 Salı
Ama kapalı bak perdeler,
Aç perdeleri aç
Belki az belki çok
Işık girsin içeri !
Havasız evet,
Ama kapalı bak pencereler,
Aç pencereleri aç
Biraz kirli, biraz gürültülü, tozlu,
Hava dolsun odana !
Ağacını hiç görmemişsen de
Limon var dolabında
Ellerin var senin
Yapabilirsin serin ferah bir limonata.
Perdeleri açmaya layık,
O parlak güneşi bekleme,
Tertemiz bir hava özlemiyle kapatıp durma pencereleri
Ağacını göremedim diye
Limondan kaçırma gözlerini
Görebilirsin istersen bak içinde ağacının çekirdeği!
Hiç tam olmayacak çember
Bazen yarım
Bazen çeyrek açık kalacak!
İp hep eksik,
Hep kısa
Bazen bir santim
Bazen metreler olacak arada...
Elini uzatmadan tutamayacaksın
Elini uzatmadan tamamlayamayacaksın
Elini uzatmadan yaklaşamayacaksın.
Tam olmayacak
Arayı sen kapatacaksın.
9 Aralık 2017 Cumartesi
an
Onun ağzından bir çırpıda çıkan,
sonra senin kulağına aniden kaçan
beynine, kalbine, saniyede ulaşan,
kafanın içinde kilometrelerce yol alan,
talihsiz bir cümlecik..
Hepsi bu...
Af da diledi,
Affettin de üstelik...
Hatırlarsan bir sabah da
aynanın karşısında
karşılaştınız !
Ak bir tel,
inatçı,
dik...
İşte o ak telin kökü
kafanın içine uzanır.
bin kere boyasan da üstelik...
18 Ocak 2016 Pazartesi
Kuyu
Farkeder mi kime aitmiş bu kuyu ?
Farkeder mi sana göre pek de derin değilmiş oysa.
Düşenin sesi gelmiyor içeriden
Düşen çarptığı dipte başkadır artık.
Farkeder mi çıkartan ?
Sen bağır kuyuya düşenin ismini.
Düşen düşmüş
kuyunun ağzı hala açık havada.
güneş açarmış
yağmur yağarmış
Sonra belki kuyuya kar dolarmış.
Konuş ha konuş...
Kuyunun huyunu kapar düşen
Susar ha susar.
28 Aralık 2015 Pazartesi
Mola
insan,
Savrulur ki
Bulsun
Diğer savrulanı.
Bir çay molası verebilirler artık.