12 Mayıs 2010 Çarşamba

Yazanın mahremi gibi görünse de yazı, okuyanın uykusu...

Bir yazar ancak bir anafor yaratabilir… o anaforun okuyucuyu çekip içine bıraktığı çıplak ayakla gezilen yer, yazara ait değildir. 
O mekan anafora düşenindir. Üstü açık, yüksek tavanlı, güney, kuzey, batı, doğu cepheli, süslü perdeli, penceresiz, boş dolu, karanlık, loş, yada aydınlık su gibi… orası okuyanın mekanıdır. Herkes başkasının kapısından girip kendi odasına düşer. Yazanın mahremi gibi görünse de yazı okuyanın uykusudur. Tek ona ait, başka kimsenin göremediği, hatta kendisinin bile 2. kez göremeyeceği rüyası… 
Yazarı kıskandıran rüyası…Yazarın yazmadığı gibidir düşülen o yerler. Kelimelerle uyuşturularak girilebilir, büyülü mekanlar…Her acı daha katlanılabilir, dünya hali daha olağan, beynindeki tümörü kağıda çizip uzun uzun baktığın çalışma masan o mekandadır. Cerrahpaşa Tıp'tan uzak bir yerdir, meclisten, bu ay kirası artacak olan evinden uzaktır o yer, ısıtma sorunu yoktur, çıplak girdiğin ve tanrıyı en çok hissettiğin havada asılı bir mekan…uzaktan denizi görme hırsı olmayan denizi içinde, dağı içinde, dereleri henüz kurumamış. .. bahçesinde isimsiz çiçekler açan. Fiyatsız bir mekan…. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder